Doğançay Doğa Yürüyüşü

Tam da çok sıkılmakta olduğum haftanın birinde facebookta bi afiş gördüm. Sakarya Üniversitesi ve Sakarya Belediyesinin ortak çalışması olan bi doğa yürüyüşü. Hep de merak ettiğim bi yerdi Doğançay ama bir türlü gidemiyodum. Bu fırsat kaçmaz dedim kendi kendime. Neyse aradım yazdırdım ismimi ama doğa yürüşüyü diye biliyodum ben. Nerden bileyim ölüm yürüyüşü olduğunu.

5 Mayıs sabahı, saat 9:30 kent meydanında toplandık bindik otobüslere gidiyoruz. Tam 220 kişi.  Çok uzakta değilmiş Allah’tan. 15 dk ya vardık doğançaya. Köyün girişi ayrı bi güzeldi ama bir bayağı ileriye girdik köyün içinden. Yol bitincede durduk zaten. Bi gün sadece köyü fotoğraflamak için tekrar gidebilirim. Neyse geniş bi alan buldukdan sonra indiriyolar bizi otbuslerden. Tahminen besyoda öğretmen olan bi hoca geçiyor karşımıza ve konuşmaya başlıyo. İki tane parkur olacakmış. Biri kolay diğeri zorlu. Kendine güvenmeyenler zorlu parkura katılmasın diye uyardı ama ne kadar zor olacağını söylemediği için bizde sazan gibi atladık tabi. Ama şelalenin fotoğrafını çekmek için gitmiştim oraya. O yuzden zorlu parkuru da seçmek zorunda kaldım.

Otobüslerden indikten sonra bi 20 dk mola verildi sonra zorlu parkur ve kolay parkur diye ayırdıkları yuruyuse katılmak ısteyenler belirlendir. 180 kişi zorlu parkur için yola çıktık ve aksiyon şimdi başlamıştı. Dağın tepesine doğru giden, iki arabanın rahatlıkla gidebileceği bi yola girdik ve dağa doğru tırmanmaya başladık. Bu dönemeçli yol aşağıda bıraktığımız otobusler serçe parmak boyutuna gelinceye kadar devam etti. 1 saatlik bir tırmanışın sonunda artık aşağıdaki hiç bişi gözükmüyodu. Önümüzü iki yol ayrımı çıktı. Rehberlerimiz en bi eda ilesol taraftan gençler diye bağırıyodu. O yola girdikten yarım saat sonra ufak bi akarsuya rastladık ve herkesin suya saldırması bir oldu tabi. Bu akarsudan sonra yol patika şeklinde devam ediyodu ve tek kişinn bile rahatça yürüyebileceği bi yol değildi. Düşün 180 kişi patika yoldan tek sıra halinde gidiyoruz. sol tarafımız uçurum ! Patika yoldan yürüyüşümüz 45 dk felan sürdü. ve ne olduğu belirsiz bi yere geldik. Tabi yolda gelirken b kaç eve rastladık ve ben bunlarda neyin nesi burda demeden geçemedim. Patika yolun sonunda geniş bi düzlük bizi bekliyordu. Vardığımızda bütün kalabalık orda toplandık ve bi 10 dk dinlenme molası verildi. Ama asıl zorlu parkur sımdı başlıyomus haberimiz yok. Şelale geldiğimiz yerin yaklaşık bi 150 m aşağısındaydı ve dik bi rampadan halatlarla iniliyodu. Dik diyorum ama nasıl dik olduğu tahmin edemezsiniz. Ben diyim 70 derece siz diyin 80 derece. O derece yani !

O rampayı gördükten sonra içimden uzuun bi hassiktir çektim. E hocam napıcaz şimdi dedim besyocuya dönüp.  İsteyenler inebilir diye bi cevap aldım. Sonra hee dedim bu kadar yürüdük şelaleyi görmeden geri mi dönücem. Hocam ver bi halat !

O rampadan götüm götüm ilerlerken “ulan ben napıyorum” dedim sürekli içimden. Olacak iş mi. Extereme sporları hayatta sevemem şimdi gelmiş dağın yamacından halatla aşağı iniyorum işe bak sen. Neyse öyle böyle indik yamaçtan ve şelaleyi gördük. Görüncede derin bi ohh çektim içimden ama hemen aklıma bunun bide geri dönüşü olduğunu getirdim saf gibi. Yine bi hassiktir çektim.

Bundan sonrasıda öncesi gibi aynı boşuna yazmak istemıyorum. Gördük şelaleyi ve aynı yoldan geri donduk. Toplam 3 bucuk saat sürdü. Yürüme mesafesi 25 km, yükselti 450 m.

Not: O gün ayaklarımın tabanı su topladı ve 2 gundur aynı. Yürüyemiyom lan !